ساعت |
بازدید : 2597 |
نوشته شده به دست Ali Türk |
(نظرات )
امروز میخوام سایت تبلیغات کلیکی ای رو براتون معرفی کنم که خودم تازگیها ازش برداشت داشتم
تاحالا خیلی سایتها رو امتحان کردم یکی این سایت خوبه و یکی یه سایت دیگه که در آینده بهتون معرفی میکنمش
از ویژگی های این سایت اینه که تبلیغ در روز دوبار برای هر بازدید کننده باز میشه و برای آی پی اول 24 ریال و آی پی دوم 18 ریال محاسبه میشه پاپ باک هم 7 ریال
ویژگی های دیگه ای هم داره که در زیر براتون نوشتم
برای ورود هم میتونید از لینکی که در پایین براتون گذاشتم واردشید
* امکان کسب درآمد همزمان از پاپ آپ آپ و پاپ باکس
* پرداخت به ازای پاپ آپ 42 ریال (پاپ آپ اول 24 ریال و پاپ آپ دوم 18 ریال) + پاپ باکس 7 ریال در ازای نمایش
* پرداخت 10% پورسانت از زیرمجموعه
* تسویه حساب دقیق و روزانه
* حد نصاب پرداخت 10 هزار تومان
* ارائه آمار و گزارشات دقیق و حرفه ای از درآمد
* پشتیبانی سریع و 24 ساعته
* شمارش 100% آیپی ها - حتی آیپی های پروکسی
* امکان کسب درآمد از سیستم دیگر در کنار ما
بعد از کلیک روی لینک زیر براتون یه تبلیغ باز میشه که بعد از چند ثانیه براتون کلمه رد تبلیغ ظاهر میشه روش کلیک کنید تا مستقیم به سایت مقصد هدایت شید
ساعت |
بازدید : 3649 |
نوشته شده به دست Ali Türk |
(نظرات )
Gönül çalamazsan aşkın sazını Ne perdeye dokun ne teli incit Eğer çekemezsen gülün nazını Ne dikene dokun ne gülü incit
Bülbülü dinle ki gelesin coşa Karganın namesi gider mi hoşa Meyvesiz ağacı sallama boşa Ne yaprağını dök ne dalı incit
Bekle dost kapısın sadık dost isen Gönüller tamir et ehli dil isen Sevda sahrasında Mecnûn değilsen Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit
Rızaya razı ol hakka kailsen Ara bul mürşidi müşkülde isen Hakikat şehrine yolcu değilsen Ne yolcuyu eğle ne yolu incit
Gel haktan ayrılma hakkı seversen Nefsini ıslah et er oğlu ersen Hüdai incinir inciden versen Ne kimseden incin ne eli incit...»
Herhalde ilk insanın yaratılışından beri sorunudur aşk. Bir kadının ve bir erkeğin kalplerini birbirlerine emanet etmeleri. «Al, sana kalbimi veriyorum; ömür boyu sakla onu... Sana kalbimi EMANET EDİYORUM. Hiç incitme onu...» Ama aşk bu; incitir. Her şey gibi tükenir aşklar da ve tükendiği gibi iki aşığı da tüketir. Yıpratır, eskitir... Bazen, nefrete dönüşür. Oysa nefret de aşkın bir halidir.
Herkes, sevmek ve sevilmek ister. En doğal hakkıdır çünkü. Ama unutur bazen; aşkın bir hediye ve sadece iki kalpte büyüyebilen bir gül fidanı olduğunu... Bazen, yeşermez aşk, her iki gönülde de. Karşılık bulamaz, gönlünün teline... Ya reddedilmiş ve incitilmiştir... Ya da reddedilip de incitileceğinden korkmuş, ona hiç söyleyememiştir... İçini yer yer durur, gizli sevdalar... O da sevsin der, o da sevsin. Benim onu sevdiğim gibi o da sevsin. Ama unutur bazen, vefaların bir yalan olduğunu...
Oysa aşkın kendisi bir hediyedir. İster sevgiliyle, ister onsuz... İster acı çekerek, isterse sevgilinin kollarında... Ama hep bir hediyedir; sevilmeden ona aşık olabilmek bile... Çektiği özlemlerden, cefalardan o gül yüzlü sevgilinin hiç haberi olmasa bile... Sevilen öyle zalim, öyle zalim olsa bile
ساعت |
بازدید : 4603 |
نوشته شده به دست Ali Türk |
(نظرات )
Kadının süs ve güzelliklerini örtecek, onu terbiyesiz ve serserilerin, hayvani şehvetlere bulanmış kimselerin göz tacizinden ve şeytani haletlerden koruyacak bir şekilde örtü veya hicap Kur’ân-i bir emir, ilâhi bir kanun, insani bir teklif ve ahlâki bir programdır.
En iyi türü çarşaf olan İslâmi örtü ve hicap, Fatımat’üz Zehra (a.s) gibi bir iffet ve ismet kaynağının hatırası olan çarşaf, ilim elde etmek, gelişmek ve kadının kemali için hiç bir engel teşkil etmemektedir. Hatta onu birçok tehlikelerden ve hayvan sıfatlı kimselerin güzel yüzlü kızların ve genç kadınların yoluna döşedikleri tuzaklardan korumakta ve eşi için veya evlenememişse müstakbel kocası için iffet, esenlik, hayâ ve temizliğini korumaktadır.
Kadın gibi değerli ve güzel bir cevher, hicabın ilâhi örtüsünde yer aldığı zaman, hırsızların, yağmacıların günah bataklığına gömülmüş kimselerin saldırısından korunmaktadır.
Güzel yüzlü genç kızlar ortada görülmedikleri zaman, onların temiz ve masum yüzleri halkın gözleri önünde olmadığı zaman, heva ve heves ateşleri, istek ve içgüdü alevleri bir milletin temizliğini yakmaya ve bir memleketin manevi binasını bozmaya kalkışamaz.
Genç erkekler, kız ve kadınların süs ve ziynet cevherini, nazını ve işvesini, sokak, pazar, park, cadde, mağazalar, hastaneler, idareler ve ticari merkezlerde görmedikleri zaman; namahreme bakma, heves ve kız peşinde koşma, insanların namusuna tecavüze yeltenme, geri zekâlılık, sinirleri bozma, erken buluğa erme, mastürbasyon, eşcinsellik, zina, dağınık düşünceler, hüzün, endişe, ders okumaya rağbet göstermemek, aşk peşinde koşmak, ruhsal hastalıklar ve nihayette de insani güçlerin heder olmasına maruz kalmazlar.
Bu esas üzere söylemek gerekir ki, kadın cinsi için örtü ve hicap farz bir emirdir ve kesin bir görevdir. Şüphesiz bunu inkâr eden bir kimse, örtünün İslâm’ın zaruriyattan olduğunu ve Allah’ın Kur’ân"da-ki bir emri olduğunu bildikleri takdirde kâfirdir ve İslâm"ın çizgisinden çıkmış sayılır
Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkâr eden bir genç, Müslüman bir kızla evlenemez. Zira bu evlilik batıldır. Onlar arasında okunan nikâh akdi faydasızdır, bu kadın ve erkeğin ilişkisi iki namahrem insanın ilişkisidir. Çocukları nameşrudur ve amelleri de zinadır.
Bu özelliklerle hicap ve tesettürü inkâr eden bir kız da Müslüman bir gençle evlenemez. Zira aynı hükümler onun hakkında da caridir.
Hicap, vakar, şahsiyet, keramet, asalet ve kadının azametini korumakta ve eşi için güzelliğini ve faydalarını dokunulmaz kılmaktadır. Kadın tesettürlü olduğu halde ilmi derecelere ulaşabilir, kemal ve faziletler yolunu kat edebilir. Hicabın kadın için gelişim ve ilerleme yolunda bir engel teşkil ettiği düşüncesi şeytani bir vesvesedir. Yağmacı sömürgecilerin, namus hırsızlarının, doğu ve batı ülkelerindeki şahsiyetsiz insanların ortaya attığı yanlış bir düşüncedir.
Ailenin sıcak ortamı, kadın ve erkeğin ilişkilerinin güçlenmesi, hayatın devamı, insanların kalplerinin huzur içinde oluşu, erkeğin kendi kanunu ve şer’i eşine aşk ve ilgi duymasının kalıcı oluşu, ev ve aile teşkili, erkeğin eşine güvenmesi ve benzeri birçok konular, ülkedeki kadınların örtüsüne ve erkeklerin kendi kadınları dışında diğer kadınların süs, ziynet ve yüz güzelliğini görmemesine bağlıdır.
Erkekler eğer toplumsal tüm alanlarda kolay bir şekilde kadınlara ulaşabilme imkânına sahipse, kendi eşlerine sevgi ve bağlılık içinde olmasının hiç bir garantisi yoktur. Nefsani isteklerin, heveslerin ve şehvetlerin tahriki onları hayattan soğutacak ve aile ocağını yıkmak için bir kazma görevini yapacaktır.
Hicapsızlığın, kötü örtünmenin, kadının özgür bırakılmasının sayılamayacak kadar birçok zararları vardır.
Şimdiye kadar kadının örtüsüzlüğü ve tesettürsüzlüğü, milyonlarca erkeğin sapmasına, başkalarının günaha düşmesine, ailelerde boşanma canavarının ortaya çıkmasına, erkeğin evli kadına âşık olmasına, meşru olmayan ilişkilerin doğmasına sebep olmuştur. Yahudi ve Hıristiyanların istediği gibi birçok kadın ve erkeklerin İslâm"ın melekuti alanından ve dindarlıktan uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Örtüsüzlüğün temelini atanlar bile bu konudan usanmış durumdadır ve bu örtüsüzlüğün etkilerinin son asrın uğursuz etkilerinden olduğunu dile getirmişlerdir. İran’da aile düzeni oldukça sağlam, güçlü, hayâ, iffet, vakar, edep, iman, takva üzere kuruludur ve de çok azı dışında boşanmayı ortadan kaldırmıştır
Batılı sömürgeciler; serseri bir seyyar satıcı, aşağılık bir cahil, hain bir pislik, kötü bir vatan satıcısı olan Rıza Han adında birisi vasıtasıyla Kur’ân"ın emrettiği tesettür ve örtüyü birçok yasakladığı zaman, ev ve aile düzeni başka bir şekle büründü. Boşanma rakamları hızla yükseldi. Öyle ki o soysuz hanedanın hükümetinin son yıllarında her ay, altı ila yedi bin aile boşanmak için mahkemelere müracaat etmiştir. Evli genç ve erkekler hanımsız kalmış, evlenen kadınlar eşlerinden ayrılmış ve her iki grup da evlilik bağlarından kopmuş bir şekilde topluma karışmışlardır ve böylece de fesat ve fitne sofrası toplumda açılmış, toplumda yayılmaya başlamıştır.
Büyük taklit mercii ve bilgili bir filozof olan merhum Ayetullah Şehabadi, hicap yasaklandıktan sonra zamanın hükümetinden hiç korkmadan, bizzat kendisinden duyanların bana naklettiklerine göre minberde, genel ve özel toplantılarda şöyle feryat etmiştir: Rıza Han, Kur’ân’ın emrettiği hicabı yağmalayarak Govherşad mescidinde, İmam Rıza’nın (a.s) hareminin kenarında hicapsızlık aleyhine kıyam edenleri öldürmekle yüz yirmi dört bin peygamberin belini kırmıştır.”
Evet, o âşık, arif ve basiret sahibi âlim, İslâmi meselelerde, felsefede ve irfanda çok güçlüydü ve eşsiz bir basirete sahipti. Hicapsızlığın ortadan kaldırılmasını, Allah’ın peygamberlerinin belinin kırılması olarak telakki ediyordu.
Seyyid Kutup “Biz Müslüman mıyız? ” adlı kitabında şöyle diyor: “Papalardan biri Vatikan’daki bütün keşişleri, kardinalleri davet etmiş, onlardan Vatikan ve Hıristiyanlık için fazla bir masraf çıkarmayacak bir şekilde İslâm’ı yok etmek ve din meşalesini söndürmek için görüş belirtmelerini istemiştir. Bu amaçla birçok komisyonlar kurulmuş, görüş sahipleri tarafından çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Onca görüşler arasından bütün keşişlerin, kardinallerin ve bizzat papanın kabul ettiği görüş şu olmuş ki, İslâm’ı ortadan kaldırmak için en güçlü silah ve en masrafsız program Müslüman kadın ve kızları İslâmi hicaptan ayırmak, kadın ve kızları özgür bir şekilde sokak, pazar, genel taşıtlar, parklar, sinemalar, idareler, ticari merkezler, tiyatrolar ve sosyal merkezlerde erkeklerin ve gençlerin ulaşabileceği bir şekle sokmaktır.
Bu program ve oyun, hainler eliyle yerine getirildi, imanı az veya imansız kız ve kadınların nefsanî heva ve hevesleri, bu dini yakan ateşe, evleri yıkan alevlere yardımcı olmuştur. Neredeyse peygamberlerin, imamların, âlimlerin ve bilginlerin zahmetlerinin ürünü olan Allah’ın dini ortadan kalkacak ve hidayet meşalesi sönecekti. Ama Allah-u Teâlâ peygamberlerin soyundan ve imamların torunlarından biri olan put kıran İmam Humeyni’nin (r.a) vesilesiyle İran’da namahremin yüzüne tokat indirdi, dini kötülerin esaretinden kurtardı, Kur’ân-i örtüyü İslâmi namusa geri çevirdi.
İslâm ümmetine, o ilâhi insanın devrimini korumak, ilâhi büyük hareketin değerlerini hayata geçirmek farzdır. Darbe yemiş düşmanların bu nurlu meşaleyi söndürmesine veya İran milletini bu nurdan uzak düşürerek eski duruma getirmesine izin vermemelidirler. Böylece de büyük bir sebat ve sabırla devrim kültürü ihraç edilebilir ve İslâm"ın yörüngesinden uzaklaşmış diğer milletler İslâm"ın gerçek yörüngesine oturtulabilir.
Beyan edilen bu bilgiler ışığında defalarca konuşmalarında: “Hicap İslâmi bir korunmadır, sınırlandırma değil” diyen o mütefekkir şehidin sözünün değerini anlamaktayız
Evet, hicap, kadın, eşi, ailesi, toplum, özelikle de evlenmemiş olan gençler için binlerce tehlikeden, türlü türlü fesattan, bozgunculuktan ve sıcak aile yuvasının dağılmasından korunma vesilesidir.
Araştırmacıların da söyledikleri gibi kadının örtüsü ve tesettürü, Kur’ân"ın on dört ayetinde açık bir şekilde beyan edilmiştir. Bazılarının inancına göre kadının hicap ve örtüsü, yaklaşık yirmi beş ayetten istifade edilmektedir.
Müminlerin Emiri Ali (a.s), Hz. Hasan’a hitaben ve gerçekte bütün insanlara hitaben bütün insanları muhatap alarak şöyle buyurmuşlardır: “Kadınların (yabancılarla muaşeret etmelerini önlemekle gözlerini (namahreme) kapat. Zira hicap hem senin, hem de bütün namahrem kadınlar için daha iyidir. Onların evden çıkmaları, güvenilmeyen kimseleri eve sokmandan daha kötü değildir. Onların senden başka bir erkeği tanımamalarını başarabilirsen öyle yap. Bu programı hayata geçir.”[1]
Ravi şöyle diyor: Yağmurlu bir günde Allah Resulü (s.a.a) ile Baki mezarlığında oturmuştuk. Merkebe binmiş bir kadın yanımızdan geçti. Merkebin bir ayağı çukura saplandı ve kadın bineğinden aşağı düştü. Resulullah (s.a.a) yüz çevirdi. Ben, “O bir pantolon giymiştir” diye arz ettim. Peygamber üç defa bu tür kadınlar için mağfiret diledi ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Bu tür örtününüz, beden için elbiselerin en örtücü budur, kadınlar evden dışarı çıktıklarında böyle elbise giyinsinler.”[2]
Maknaa,[3] cilbab[4] ve aba [5] gibi şeyler ayet ve rivayetlerde kadının örtüsü için kullanılan ifadelerdir.
Kadın kendini Hak Teâlâ"nın kulu saymalı, Hak Teâlâ’nın nimetlerine nankör olmamalıdır. Nimet sahibi olan gerçek malikine ve gerçek Rabbine nankör olmamanın yolu ise, azametini göz önünde bulundurmalı, kıyamete ve Allah’ın kıyametteki muhakemelerine teveccüh etmeli, bütün varlığıyla Kur’ân"da ve peygamberler ile imamların diliyle beyan edilen emirlerine tabi olmalıdır ki hem kendini, hem ailesini ve hem de toplumu hicapsızlığın ve tesettürsüzlüğün zararlarından güvende kılabilsin.
“Ama kim Rabbinin azametinden korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa, varacağı yer şüphesiz cennettir .” [6]
Ne yazık ki zamanımızda dünyanın dört bir köşesindeki bir grup kadın ve kız lakaytlık ve mutlak özgürlüğü savunan ekollere saplanmış durumdadır. Onlar şehvet ve isteklerini özgür bırakmış, fesat ve ifsat sofrasını açmış ve geçmiş tarihte eşi olmayan bir rezalete düşmüşlerdir. Ne yazık ki İslâm ülkelerinde ve Allah Resulü’nün ümmeti içinde yer alan bir grup kadın ve kızlar da bunları taklit etmektedirler. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) bu kadınlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Zamanların en kötüsü olan ahir zamanda ve kıyametin yaklaştığı bir vakitte şu özelliklere sahip kadınlar meydana çıkacaklardır. Hicapsız, gerekli örtülerden soyunmuş, sokak ve pazarda süs ve ziynetlerini gösteren, dinden çıkan, fitnelere giren, şehvetlere meyleden, lezzetlere koşan, haramları helal sayan kadınlar. Bu kadınlar cehennemde ebedi kalacaklardır.” [7]